ABD ve Çin arasındaki çip çekişmesi kızışıyor: 27 milyar dolarlık fon ve kara liste hazırlığı
Dünyanın iki büyük ekonomik gücü konumunda olan ABD ve Çin arasındaki teknolojik üstünlük mücadelesi giderek artıyor.
Her iki ülke, ekonomik ve jeopolitik önemi nedeniyle siber güvenlik, yapay zeka, yarı iletkenler, çip ve dijital altyapı gibi birçok alanda birbirlerine üstünlük için büyük bir mücadele veriyor. Hem ABD hem de Çin, kendi teknolojik şirketleri ve yatırımları aracılığıyla bu mücadeleyi küresel arenada sürdürüyor.
ABD, Çin’in küresel çip üretiminde önemli bir seviyeye gelmesini tehdit olarak algılıyor ve bunun önüne geçmek istiyor. Bu kapsamda, Biden yönetimi, ulusal güvenlik önlemlerine ilişkin devam eden değerlendirmede, Huawei ile bağlantılı çip üreticilerini kara listeye alma hazırlığında olduğunu açıkladı.
Çin’in ise ABD tarafından çipte uygulanan kısıtlamalara karşı koyabilmek için, bugüne kadarki en büyük çip fonu olarak belirtilen 27 milyar dolarlık bir fon hazırlığında olduğu belirtiliyor.
Microsoft ve bazı yabancı veri tabanı ürünleri de yasaklamayı planlayan Pekin, ABD menşeli bu ürünler yerine Huawei ve Phytium gibi 18 farklı yerli çip şirketlerinin ürünlerini kullanmayı amaçlıyor. Yeni kurallar, yerli çözümlerin tercih edilmesini teşvik etmeyi hedefliyor.
Çin’in bu hamlesi sonrası Intel ve AMD’nin dünya çapındaki değerleri düşüşe geçerken, her iki şirket için de Çin çok önemli bir pazar olarak konumlanıyor. Geçen yıl Intel toplam satışlarının yüzde 27’sini, AMD ise yüzde 15’ini Çin’e yapıyordu.
ADEO Cyber Security Siber Güvenlik Uzmanı Ersin Çahmutoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Çin’in Intel ve AMD çiplerini devlet kurumlarında yasaklaması ve ABD’nin Huawei ile ilişkili çip üreticilerine yaptırım uygulamasının yeni bir aşamaya geçme anlamına geldiğini kaydetti.
Çahmutoğlu, “ABD ile Çin arasında bir süredir devam eden teknoloji savaşının ivme kazandığını görüyoruz. Yarı iletken üretimi ve dünya çapındaki pazarda söz sahibi olma mücadelesinde iki ülke de büyük çaba gösteriyor. Bu durum, söz konusu savaşta yeni adımların da atılabileceği anlamına geliyor.” diye konuştu.
“Salgın sonrasında da bu kriz devam etti. Üretim maliyeti ve ham madde sorunu bunların temel sebebi ama ABD ve Çin’in bu alandaki hakimiyet mücadelesi de krizi etkiledi. Bugünkü durumda da benzer krizleri görebiliriz. ABD’nin, müttefiklerine ve Batı ligindeki ülkelere Çin’den yarı iletken gibi ürünler almamaları konusunda baskılar yapacağı açıklandı. Buna karşılık Çin’in de kendi yakın çevresine böylesi bir tutum sergilemesi bekleniyor. Dolayısıyla çip konusunda tedarik zincirinin ve sektörün olumsuz etkileneceği ve bunun sorunlara neden olacağı düşünülüyor. “
Çahmutoğlu, özellikle Huawei ve ilişkili olan şirketlerin, çip üreticilerinin Çin devleti adına Batılı ülkelerdeki kuruluşlardan veri topladığı iddia edildiğini belirterek, “ABD ve İngiltere istihbarat servisleri bu tip ürünlerde arka kapıların yer aldığı ve bu arka kapılar üzerinden ABD ve müttefikleriyle birlikte NATO ülkelerinde de istihbarat toplandığını düşünüyor. Aynı şekilde Çin de benzer düşünceye sahip. Intel ve AMD şirketlerinin doğrudan Amerikan istihbaratına çalıştığını öne sürüyor. Dolayısıyla bu gibi ABD’li şirketlerin ürünlerini güvenlik gerekçesiyle tamamen yasaklama girişiminde bulundular.” ifadelerini kullandı.
Çahmutoğlu, bu yüzden bazı ülkelerin ve şirketlerin bu durumdan etkilenmemek için bağımlılıklarını azaltma düşüncesinde olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Bu konuda üçüncü taraf olarak adım atabilir ve bir işbirliğine gidebilirler. Aksi taktirde eğer savaş devam ederse bu taraflar arasında da krizler çıkabilir. ABD ve Çin arasındaki bu savaş tüm dünyanın yakından takip ettiği bir konu. Savaşın nereye gideceğini tahmin etmeye çalışıyorlar. Devletler ve çok uluslu şirketler teknoloji sektöründe ciddi bir kriz yaşanmaması için birilerinin adım atması gerektiğinin bilincinde. Bu durum sektörde tedarik konusunda belirli değişikliklerin olabileceğini düşündürüyor. Mevcut durumda neler olacağını tahmin etmek zor. Ancak bu savaş devam ederse olası büyük krizlerin çıkmayacağını kimse söyleyemiyor.”